İzmir Barosu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında kapsamlı bir basın açıklaması yayımladı. Açıklamada, çocuklara yönelik hak ihlallerinin derinleştiği vurgulanırken, “Yaşam hakkı başta olmak üzere çocukların maruz bırakıldığı ihlallerin dünya ve ülke gündeminin ilk sıralarında yer almasının acısı ve öfkesi içindeyiz” denildi. Baro, devletin en temel görevinin çocukların yaşam hakkını korumak olduğunu hatırlatarak çarpıcı veriler paylaştı. Buna göre 2024 yılında “önlenebilir nedenlerle” en az 777 çocuk, 2025 yılının ilk beş ayında ise en az 365 çocuk yaşamını yitirdi.
“Çocuk işçiliği bu ülkenin utancıdır”
Açıklamada, çocukların tarlalarda, atölyelerde, inşaatlarda çalıştırılmasının ülkenin en ağır sorunlarından biri olduğu şu sözlerle vurgulandı:
“Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini engelleyecek işlerde çalıştırılamayacağı hem Anayasa’da hem uluslararası sözleşmelerde açıkça düzenlenmiştir. Buna rağmen 2024’te 71, 2025’te ise Kasım ayının ilk yarısında 9 olmak üzere toplam 81 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.”
Dilovası’nda 8 Kasım’da hayatını kaybeden Nisanur, Tuğba, Cansu ve üç kadın işçi, 11 Kasım’da biçerdöver altında can veren 14 yaşındaki Nursefa, 12 Kasım’da MESEM kapsamında bir inşaatta çalışırken düşerek yaşamını yitiren 16 yaşındaki Alperen, 16 Kasım’da Şanlıurfa’da göçük altında kalan Sedat ve Yakup örnekleri üzerinden çocuk işçiliğinin ağır sonuçları hatırlatıldı. Baro, MESEM uygulamasının “çocuk işçiliğine yasal kılıf haline geldiğini” belirterek, çocukların üretim zincirinin birer halkasına dönüştürüldüğünü ve yoksulluğun nesilden nesle aktarıldığını ifade etti.
Derinleşen çocuk yoksulluğu ve eğitimden kopuş vurgusu
Her üç çocuktan birinin okula aç gittiği, kronik açlık nedeniyle bodurluk oranlarının yükseldiği belirtilen açıklamada, “ÇEDES ve benzeri projelerin laik ve bilimsel eğitim anlayışını hedef aldığı” vurgulandı. Bu projelere aktarılan yüksek bütçelerin çocukların temel ihtiyaçlarına yönlendirilmesi gerektiği ifade edilerek, okullarda en az bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek sağlanması çağrısında bulunuldu. Baro, AB ülkeleri arasında ilkokuldan sonra engelli çocukların okulu bırakma oranının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti. Uygun olmayan okul koşulları, ayrımcı tutumlar ve bakım kurumlarındaki istismar vakaları hatırlatılarak, engelli ve mülteci çocukların adalete erişimde ciddi engellerle karşılaştığı vurgulandı.
Suça sürüklenen çocuklarda asıl neden eşitsizlik
Açıklamada, suça sürüklenen ve suç mağduru çocuk sayılarındaki paralel artışa dikkat çekildi:
“Eğitimden koparılan, yoksulluk ve ayrımcılık içinde büyüyen çocuklar risklere açık hale gelmektedir. Son dönemde artan suç örgütleri bu çocukları hedef kitlesi haline getirmektedir.”
Devletin çocukları korumakla, onarıcı adalet mekanizmalarını güçlendirmekle yükümlü olduğu belirtilerek, “Modern adalet yaklaşımından uzaklaşıldığı, koruyucu destek sistemlerinin terk edilmek istendiği” ifade edildi. Baro, meslek örgütlerinin direnişi sayesinde bazı tasarıların geri çekildiğini hatırlattı.
İzmir Barosu çalıştay düzenledi
20 Kasım kapsamında baroda “Çocukların Suçla Temasının Toplumsal, Sosyoekonomik ve Hukuki Bağlamda İncelenmesi” başlıklı bir çalıştay gerçekleştirildiği duyuruldu. Çalıştay sonuçlarının kısa süre içinde kamuoyuyla paylaşılacağı belirtildi. İzmir Barosu, açıklamasını şu bir çağrıyla sonlandırdı:
“Çocuklara yönelik yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere her türlü şiddet, ayrımcılık ve eşitsizliği giderecek önlemler ivedilikle alınmalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Lanzarote Sözleşmesi ve tüm uluslararası yükümlülükler eksiksiz uygulanmalıdır. Çocukları her türlü riskten koruyacak güçlü, erişilebilir, bütüncül mekanizmaların oluşturulması için taleplerimizin takipçisi olacağız.”
Yorumlar
Kalan Karakter: