Azledilmesi lazım!
Hele şükür uyandılar..
Yayınlanma :
27.03.2016 12:33
Güncelleme
: 27.03.2016 12:33
Çocuk istismarı artık her kesimde konuşulmaya başlandı.
Hatta ilk kez ‘politik’ olmayan toplumsal bir utanç sonucu Bayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun istifası isteniyor.
Hatta Özlem Demir adında sıradan bir vatandaş, bakanlığın görev ve yetkilerini saydıktan sonra ‘Sema Ramazanoğlu bakanlık görevinden derhal alınsın!’ diye bir kampanya bile başlattı.
Kısa sürede imza kampanyasına katılanların sayısı büyük şehirlerde neredeyse iki katına çıkacak sayıya ulaştı.
Dikkatinizi önemli bir konuya çekmek istiyorum:
Söylenen şu:
‘Bakan görevden alınsın!’
Yani ‘istifa et!’ falan denmiyor…
Doğrudan onu bu göreve getirenlere sesleniyor:
Yani Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na…
Duyar mı, duymaz mı, ilgilenir mi ilgilenmez mi?
Bilemiyorum!
Bence ‘Her kul hata yapar!’ diye geçiştirir, yani duymazdan gelir, yüz binlerin sesini…
‘Gezi ruhla!’ insanlar deyip geçer…
*- Toplumu ilgilendiriyor
Zaten AKP zihniyetinde ilk dikkat çeken, dikkati başka noktalara dağıtmaktır.
‘Bizimki yaptıysa bildiği vardır!’ der…
Ama bu ‘çocuk istismarı’ senin benim cinsinden bir konu değil…
Toplumsal bir olay.
Özellikle mukaddesatçı ve inançlı insanlarımız için, bizim için…
Çocuk kutsaldır…
Dokunulamaz, ellenemez, istismar edilemez, çalıştırılamaz…
Daha saymakla bitiremeyeceğimiz çok özelliklerini yazabiliriz.
Duaların ve sevapların en büyüklerinden biri nedir biliyor musunuz?
Çocuğun günlünü almaktır…
Eğer bir çocuğun saçlarını şefkatle okşarsanız, onun mutlu olmasını sağlarsanız, Cennet’in kapıları açılır.
Ama. Kendisi gibi bakanlık yapan ablası ile bile konuşmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Ensar Vakfı’na yöneltilen cinsel istismar iddialarına ilişkin olarak, ‘Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfı’nı da tanıyoruz, hizmetlerini de takdir ediyoruz’ şeklinde bir demeç vermesini ne demek?
*- Akıl alacak gibi değil
Dahasını da biliyorsunuz, ‘Bir kereden bir şey olmaz!’…
Aman Allah’ım dünyanın sonu gelmiş gibi bir şey bu!
Din ve Ahlak hocalarından biri kalkıyor, Ensar Vakfı’nın yurdunda erkek çocuklarına tecavüz ediyor.
Bununla yetinmiyor, İmam Hatiplilerin Yurdu’nda da bu ahlak dışı işini sürdürüyor.
Kendilerine emanet edilen erkek çocuklarının dünyasını daha geneç yaşta cehenneme çeviriyor.
Bu ilk değil…
Şöyle geriye doğru bir bakın…
Bu anlaksız ve namussuz hoca gibi nicelerini, bunların hocalarını da görürsünüz.
Bunlar namuslu insanlar tarafından hiçbir şeyden çekinmeden, korkusuzca,’ Allah’ın bildiğini kuldan saklayamayız’ diyen gerçek içleri insan sevgisi ile yoğrulmuş insanlarımız tarafından ortaya çıkarılanlar.
Ya, ‘ayıp’ denilerek, mahalle baskısı ile, ya da Bakan gibi düşünenlerden, ‘koltuğumdan’ olmayayım diyerek, göz yuman zalimlere ne demeli?
*- İzmir’imiz hep lider
CHP’li kadınlardan sonra İzmir Barosu önderliğinde: Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Denizli, Elazığ, Gaziantep, Giresun, Hatay, Kırıkkale, Manisa, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya Barosu da şu açıklamayı yaptı:
‘Karaman’da yaşanan çocuk istismarının kamuoyuna yansıması ertesinde yaşanan tartışmalar, bu alanda ortak bir politika koyma zorunluluğunu bir kez daha göstermiştir.
Siyasi görüş inanç ve düşünce ayrımı yapmaksızın, sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumlar soruşturulmalı ve cezalandırılmalıdır.
*- Çocuğun yararı nerede?
Bizi böylesi bir uyarı yapmaya iten temel kaygı Aile ve Sosyal politikalar Bakanının açıklamasındaki; önceliği ‘çocuğun yüksek yararından ziyade’, ‘hizmetleriyle öne çıkmış kurumu’ koruma gayesini vurgulamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi devletlere vermiştir.
1990 yılından beri iç hukuk kuralı haline gelen BMÇHS 3. Maddesindeki ‘Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.’ düzenlemesi özellikle kurumlarda yaşanan çocuk istismarının sorumluluğunun birinci derecede devlet olduğunu göstermektedir.
Yine Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve istismara Karşı korunması Sözleşmesi taraf devletlere koruyucu tedbirler konusunda kamuoyuna bilinçlendirme çalışmaları yapılmasını zorunlu kılar
*- Öncelik mağdurundur
Çocuğun olduğu her alanda öncelik çocuğun yararıdır.
Hedef çocuk istismarının önlenmesi olmalıdır.
Bu nedenle çocuk istismarının hiçbir mazereti ve gerekçesi olamaz. Toplumun tamamı ve çocuklar çocuk istismarına karşı bilinçlendirilmeli, çocukla çalışan kişi ve kurumların denetimi son derece sıkı ve düzenli bir biçimde gerçekleştirilmelidir.
Alanda çalışan kurumların uzmanlarca düşünce ve inanç ayrımı yapmaksızın objektif denetiminin yapılması zorunludur.
Çocukla çalışan kişilerin öncesinde çocuklara zarar verip vermediği araştırılmalı, çocuklarla uzman kişilerin çalıştırılması sağlanmalı, sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşları tarafından bağımsız denetim sağlanmalıdır.
Mağdurların tedavisi ve destek hizmetleri ile sorun alanlarının tespiti konusunda raporlama ve izlemenin önemini de belirtmek isteriz.
*- Hepsine hesap sorulmali
Karaman’da yaşanan olaylar dikkate alındığında failin sorumluluğunun yanında kurumun tüm çalışmaları ile ilgili denetim yapmakla sorumlu olan kişilerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği konusunda da gereken inceleme ve soruşturma mutlaka yapılmalıdır.
Barolar Çocuk Hakları Komisyon ve Merkezleri olarak mecliste çocuk komisyonu kurulması talebimizin aciliyeti ve zorunluluğu, bu konunun meclisteki tartışmaları esnasında yaşanan süreçte ve kamuoyundaki tepkiler karşısında, bir kez daha anlaşılmıştır.
Yine bu olay bir kez daha göstermiştir ki suçun asli failinin yanı sıra çocuk istismarına karşı çıkışın bir toplumsal politika olarak benimsenmesi ve meclis çatısı altından başlayarak devletin tüm kurumlarının, kişi ve kurum ayrımı yapmaksızın toplum vicdanının kanayan yarasına karşı duruş sergilemesi gerekmektedir.
*- İşin özeti
Bizler barolar olarak çocuk istismarında sorumluluğu olan denetim görevini yerine getirmeyen, gereken özen ve yükümlülüklerine aykırı davranan, düşünce ve inançlara göre ayrımcılık yapan her türlü düşüncenin, uygulamanın, kararın karşısında olacağımızı belirtir, bir kez bile olsa çocuk istismarının cezasız kalmaması için tüm gücümüzle karşı duracağımızı ilan ederiz.’
*- Aslanlar nerede?
Yukarıda bu bildiriye imza atan baroların isimlerini yazdım.
Dikkatimi çeken Bakan’ın memleketi Denizli Barosu’nun da vatandaşın vicdanının ortak sesine ‘evet’ demesidir.
Peki her zaman ‘dadaşlığı’ öne çıkaran ve ‘erkeğiz’ diyen Erzurum Barosu neden bu bildiriye imza koymadı?
İzmir’de o kadar Erzurum, Konya, Diyarbakır, Mardin ya da değişik kentlerden gelen insanların kurdukları dernekler var, ‘Barış’ tı, ‘kardeşlik’ti, ‘hürriyet’ti, diyerek bildiriler yayınlıyor, aydın geçinenler de bazen PKK’lılara ya da teröristlere arka çıkıyorlar da, neden şimdi insanlık görevlerini yapıp da, ‘Çocuklara hürriyet’ ya da ‘Çocuklar canımızdır’ gibisinden bildiriler yayınlamıyorlar.
Neden ‘Bakan görevden alınsın!’ diyerek ortak payda da birleşilmiyor?
Bu olay neye örtbas edilmek isteniyor?
Küllendiriliyor?
Hadi bakalım attığın zaman mangalda kül bırakmayanlar ortaya çıksanıza...
Hodri Meydan size!
Gazetelerde, medyada kendinden söz ettirmek isteyen, bu yüzden Vali Efendiyi, Belediye Başkanlarını, parti başkanlarını gezip poz verenlerin ağızlarına kilit mi vuruldu?
Memleket kadar memleketin çocukları da önemli…
Bunların zihniyeti ile PKK’nın aynı…
Ortak paydaları menfaat ve beklenti…
Para pul da olur, mevki ve makam da…
Şan ve şöhret için yapmayacakları yoktur bunların…
Onlar için memleketin meseleleri önemli değil, kendi menfaatleri önemli…
*- Birlik ve beraberlik için
Hani geleceğimizin teminatı çocuklarımızdı…
Çocuklarımızın hakkını, sağlığını ses çıkarmadan, ‘Bir kereden bir şey olmaz!’ zihniyetindeki insanların ellerine mi bırakmamız gerekiyor?
Hiçbir şey yapmasak, gürlememiz lazım…
Hep karşımızdakine ‘Sen bilirsin ağam paşam!’ demekten de vazgeçmeliyiz…
Bunlar ister o cephede, ister bu cephede olsun…
Sistemleri hep aynıdır:
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!
Körlerle sağırlar birbirini ağırlar örneğinde olduğu gibi, sözüm ona ‘kardeşlik’ türküleri söylerler, sahiplerinin sesi gibi…
Ama gerçek çok ağırdır ve insanın yüzüne şap diye birden vurur…
Yerden yere savurur…
Bu çocukların ahı hiçbir zaman yerde kalmaz, sizin olduğunuz gibi…
*- Çevir şişi kaz yanmasın!
Türkiye Spor Yazarları Derneği iki gündür bildiri yayınlıyor…
Son bildiride ‘Mağdur suçlu gösterilemez!’ deniliyor.
Haklı da olabilirler, çünkü üyelerinin hakkını korudukları için.
Ama yazının içeriğine baktığınızda, ‘Bu ne perhiz ne lahana turşusu’ denilecek cinsten.
*- Suçladıkları; Beyefendi ve centilmenmiş!
TSYD Genel Merkez Yönetim Kurulu olarak Kuşadası’nda yapılan toplantının ardından yaptıkları açıklamada, sözüm ona suçladıkları Göztepe’nin teknik adamı Önder Özen için, ‘Beyefendiliği ile tanıdığımız’ ve ‘centilmen spor adamı!’ diyorlar.
Bu arada Göztepe Kulübü Başkanvekili Talat Papatya ise asıl mağdurun kendileri olduğunu vurguluyor ve TSYD’nın açıklaması ile ‘Korkmuyoruz!’ diyen yandaş gazeteye yanıt veriyor.
*- Madalyonun diğer yüzü
Yargıç olmadığım ve olay yerinde bulunmadığım için ‘haklı haksız’ konusuna değinmeyeceğim.
Ancak merak ettiğim şu:
Birincisi ‘Paramız yok!’ diyerek önceki yönetimleri karalayan Oğuz Tongsir başkanlığındaki yeni yönetim bir bakıyorsunuz Antalya’ra, açıklamadan öğreniyoruz Kuşadası’nda…
Yani turistik yerlerde toplanıyor…
Belki de yönetimdekiler kendi ceplerinden harcama yapıyorlardır, diyeceğim yok.
Ama;
İzmirli bir gazeteci Oğuz Tongsir tarafından Akhisar Belediyespor maçında, İstanbulluların menfaatine taş koyduğu için sahadan çıkartılıyor da duymazdan geliniyorsa çok şey derim.
*- Kafaya bak!
Göreve geldikten sonra ilk iş olarak derneğin logo ve rozetindeki Türk Bayrağını çıkartan ve tepki üzerine koydurtan genel başkan Tongsir, eski arabasını değerinin üzerinde bir fiyatla derneğe satın alıyorsa ‘Hani paranız yoktu, buna nasıl ses çıkarmıyorsunuz, etik mi?’ derim aynen Futbol Yorumcusu Erman Toroğlu ve İzmirli Öcal Uluç gibi…
TSYD Genel Başkanı İzmirli eski yöneticilere, ‘Sizi kapıdan içeri sokmam, İzmirlilerin hepsi psikopat!’ gibi sözler sarf ediyor ve özellikle İzmirli TSYD üyeleri bunda da ‘görmedim, duymadım, işitmedim!’ diyerek başlarını kuma sokup, devekuşu rolünü oynuyorlarsa söylenecek çok söz var…
Artık, ‘Ne şiş yansın ne kebap!’ sistemini bırakıp, öz benliğimize dönmenin zamanı geldi ve geçiyor.
***
GICIK
*- Bizim çocuklarımız zaten o tarz vakıflara gitmez, sizin çocuklarınız mağdur olmasın, adam gibi yetişsin diye çalışıyoruz.
*- Ey vatandaş; bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden…
*- Batan güneş için ağlamayın, yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin,
*- GÜNÜN DUASI: Verdiklerin için binlerce kez şükürler olsun Allah’ım. Kibrimi çıkartma, elimi daraltma, bugünlerimi aratma, beni senden başka hiç kimseye yalvartma Allah’ım…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: