Kabul etmek çok zor!
Merak ettiğim şu;
Yayınlanma :
29.02.2016 16:57
Güncelleme
: 29.02.2016 16:57
Urla Belediyesi vatandaş için ne yapıyor?
Belediyeden yapılan açıklamalara bakıyorum:
Belediye işçileri Başkan Sibel Uyar’ı toplu halde ziyaret etti.
Bir başka gün; belediye işçileri şunu yaptı, bunu yaptı.
Son haber ise;
Belediye işçileri sağlık kontrolünden geçti.
Geçenlerde konuyu ele alacaktım:
‘Belediye işçileri mesai saatinde Başkan Uyar’a topluca ziyarete
geldiklerine göre işleri sokaktaki vatandaşlar mı yapacak?’ diye…
Her zaman aklımdan çıkmaz ve hatırlatırım:
Almanların ünlü bir sözü vardır:
‘Zeit ist Geld’ derler.
Biz Türkler için ‘Vakit nakittir’ anlamına gelir.
Ama Urla’da herhalde gün Kutuplarda gibi…
Ya da Rusya’nın Patersburg kenti gibi…
Belli aylarda güneşin batışı ile doğuşu bir oluyor…
Yani aydınlık bitmiyor gibi…
Buna özel bir isim veriyorlar…
Önceki yıl o tarihlerde orada idim, Petersburg’da bu olayı yaşadım.
Ama belediye işçilerinin işi bıraktıklarını görmedim.
Görevlilerin de…
Neredeyse 24 saat ayakta idiler.
Aldıkları ücret de belli…
*- Satışları çok gördük, yaşadık!
Bizdeki gibi ‘Aslan başkan, kaplan başkan!’ diyerek maaşlarını ikiye üçe
bir saniyede katlamıyorlar.
Orada tek övündüğüm nokta, temizlik işlerinde bizim ‘efe’ yazılı çöp
kamyon ve konteynerlerimizi kullanmaları idi.
Ve de temizlik işleri yalnız çöp toplamak değildi.
Ekipler var; üçer beşer kişiden oluşuyor.
Temizlik ekipmanı ile sokağa ve caddeye giriyor, sağlı sollu bir yaprak
bile bırakmadan ilerliyor.
Bizim belediye başkanları genelde, ayın üç haftasını Türkiye’de, bir
haftasını ise yurt dışında geçiriyor.
Hiç mi kentlerine yararlı bir çalışma görmüyorlar mı?
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Aval aval bakacağımıza, görmeliyiz, benzerini, daha da gelişmiş ve
ilerlemiş şekilde ülkemizde, kentimizde yaşama sokmalıyız.
Ama nerde?
2015’in yaklaşık yarısını Urla’da geçirdim.
Sadece ‘protokol’ diye adlandırdıkları 250 kişiye davetler yapıldığını
gördüm.
Yani vatandaşa yer yok…
Zaten yemekli, içmeli yerlere gidiyor bunların çoğu da…
Yoksa gelin bir kıyı temizliği yapalım örnek olalım derseniz biri bile yok…
Zaten İzmir Büyükşehir Belediyesi de olmasa, bunlar da yapılamaz.
*- Daha çok beklerim!
Bir iki basit ama bence çok önemli olayı sizinle paylaşayım:
Hani ‘sağlıklı yaşam’ falan diyorlar ya, ben de buna ve ilanlarına inandım.
Çevreme yararlı olayım diyerek işimi gücümü bıraktım birkaç kez Urla
Belediyesi’ne gittim.
Yetkili aradım ve birilerini buldum.
Dedim ki: ‘Şurada boş bir arsa var, oraya reklamı belediyelerce sık sık
yapılan aletli jimnastik aletlerinden koyarsanız herkese faydanız olur!’
Kibar bir şekilde, ‘Yerin araştırmasını yaparız, bu arada ihale ederiz ve 3
ay içinde isteğinizi yerinize getiririz’
Söz, Japonların belirttiği gibi havada kalacağından işi yazılıya döktüm ve
dilekçe verdim.
Sonuç mu?
Hala gelip inceleme yapacaklar…
*- Ehem ile önem farkı
İkinci örnek;
İzmir Büyükşehir Belediyesi de övünüyor; tüm ova yollarını bile asfalt
yaptık, diye.
Sık sık gündeme getirirler…
Bunu Menderes, Ödemiş ve Kemalpaşa yani AKP’li belediyeler de
yapıyor.
Güzel de, Urla’da güzel olmayan bir taraf var…
Çeşme eski yolunun, İskele, Kumdenizi ve Atatürk Mahallesi tarafındaki
bazı yollar geçen yıl sezonda asfaltlandı.
Hatta bir ara zift döktüler ve üzerine mıcırı çok sonra serdiler.
Yani etkisini kaybettikten sonra.
Ama sıcak hava işe yaradı ve hatayı örttü.
Bu tür asfalt çalışmalarına ne deniyor şimdi anımsamıyorum.
Dikkatimi iki nokta çekti:
Birincisi herhalde hatırlı birisi ki 150 metrelik çıkmaz sokak şeklindeki
bahçe yolu hem de sıcak asfalt ile düzenlendi.
Ama yüzlerce aracın geçtiği 2175 sokak ki burası ağaçlı ana yola
alternatif olarak düşünülüyordu bir zamanlar yarım bırakıldı.
Harç bitti yapı paydos misalindeki gibi…
100 metrelik yer düzeltilip, asfalt serilmediği için delik deşik kaldı.
Nedeni de ağır tonajlı kamyonların geçmesi…
*- Yıkıma her şey bulunuyor
Ve dilimde tüy bitti, belediye yetkililerine söylemekten.
Onlar da topu İZSU ve İzmir Büyükşehir Belediyesine atıyorlar.
Derenin yanına koruyucu bir bent çekin, dedim.
Bir gün mutlaka burada bir facia meydana gelecek.
Özellikle yağışlı havalarda kaygan yoldan, gençler ya da bir aile dereye
düşecek, hepsini kaybedeceğiz…
Ama önemli değil…
Çalgıya, saza, hatta Balıklıova’da 74 barakanın yıkılmasına zaman ve
para bulunuyor, buraya yok…
Neden?
Çünkü kendilerini alternatifsiz gördükleri için…
Doğru CHP şu an için alternatifsiz…
Ama belediye başkanları öyle değil…
Kimin ne olacağını kim bilebilir ki!
Hatta İzmir’deki CHP’liler bile, eski Bornova belediye Başkanı Prof. Dr.
Kamil Okyay Sındır’ın, CHP Genel Sekreteri olacağını düşünebilirler mi?
Zoru başarıp, büyük bir irade ve çalışma ile 7 olan milletvekili sayısını
bölgesinde 8’e çıkarıp tekrar milletvekili seçilebileceğini düşleyebiliyorlar
mıydı?
Hep böyledir:
Kazanılacak yerlere birileri yerleştirilir.
Uç kısımlara ise koşacak ve partiye oy getirecek isimler.
Aynen CHP’de Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır gibi…
Aynen AKP’de Necip Kalkan gibi…
*- Gösterişi seviyoruz!
Aklımdayken Urla’dan yine bir örnek vereyim:
‘Bu kışın fırtınalı geçeceği belli!’ dedim.
Çoğu zamanımı İzmir ve yurt dışında geçireceğim belli olduğu için Urla
Belediyesi’ne ‘uyarı’ dilekçesi verdirip, bazı ağaçların budanması aksi
taktirde özellikle ‘gevrek’ yani dayanıksız ağaçların ele alınıp, budanması
gerektiğini belirttim.
Ne oldu?
Herhalde belediye çalışanları festivallerde, ne bileyim kokteyllerde, ya da
vatandaşın parasını vererek yaptığı barakaların yıkımında görevli
oldukları için gereken yapılmadı.
Kaç kişinin zarara uğradığını bilmiyorum…
Belki de sonuç sıfırdır…
Umarım düşündüklerim olmamıştır.
Ama neden tedbir alınmıyor, bunu anlamakta zorlanıyorum…
Al birini vur diğerine derler ya nedense bizim belediyelerimizde
vatandaşın aklına gelen bu oluyor…
Zamanı lay loy lomla ve de davetlerle, buket çiçek alışverişi ile
harcıyoruz.
*- Örnekleri çoğaltabiliriz…
Ahmet Sarışın, Cengiz Bulut ve Süha Baykal…
Aklıma şu an gelen üç eski belediye başkanı…
Bunlar halkın içinde olurdu…
Mesai saatleri içinde ziyaretçi kabul etmezlerdi.
Bir ara ‘halk günü’ yaparak, herkesi kabul ederlerdi.
Özel konuşacaklar için, yan odaya veya paravanın arkasında görüşme
yaparlardı.
Adamın paraya, ilaca, yardıma ihtiyacı varsa, herkesin içinde
söylemesine gerek yoktu.
Yoksul, muhtaç belli edilmezdi.
Daha yukarılara geleyim:
Çeşitli bakanlıklarda bulunan Işılay Saygın, her başvuruya kendi
imzasıyla yanıt verirdi.
Ve de özel mektupları, mailleri, istekleri gece yarısı saat 01.00’den sonra
okuyup hazırlardı.
Kendisi İzmir’de sorabilirsiniz?
Polisten bir örnek vereyim:
Eski emniyet müdürlerinden Hüseyin Çapkın’ın özel randevu saatleri ise
akşam saat 20.00’den 24.00’e, sabahları da saat 06.00- 08.00 arasında
olurdu.
Bilmem bir şeyler anlatabildim mi, bu örneklerle…
Belediye işçilerinin, çalışanlarının toplu halde mesai saatleri içinde
başkanları ziyaretlerine anlam veremiyorum.
Hiçbir kimsenin, mesai saatinin bir dakikasını bile boşa harcamasını
kabullenemiyorum.
Ha sahi bir noktaya daha değineyim:
AKP’li milletvekilleri, ‘Size Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile
Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan selam getirdik’ ya da ‘Sorununuzu
görüştük!’ diyorlar ya hepsi yalan…
Muhtarlar bile görüşebiliyor, daha doğrusu uzaktan görüp dinliyor ama
milletvekilleri toplantılarda sadece alkışlayarak dikkat çekmek istiyor.
Bunu da bilgi dağarcığınıza yazın…
Yani her şeye inanmayın…
*- Hasan Ali Yücel Buca’da anıldı
Cumhuriyet aydınlanmasının omurgasını oluşturan, eğitim devriminin en
büyük projesi Köy Enstitüleri’nin mimarı Hasan Ali Yücel ölümünün 55.
Yılında Buca’da düzenlenen Çalıştayla anıldı.
Buca Belediyesi ile Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği işbirliğinde
düzenlenen, Köy Enstitüleri’nin kuruluşundan kapanmasına kadar
yaşanan sürecin aktarıldığı ‘Buca ve Öğretmen Yetiştirme ‘ başlıklı
çalıştayda konuşan Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina, ‘Bugün
eğitim adına yaptığımız tüm yatırımların gücünü o felsefeden aldık’dedi.
Buca Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen çalıştayın açılış
konuşmasını Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina ile Yeni Kuşak Köy
Enstitülüler Derneği Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş yaptı.
***
GICIK
*- Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de
yararlandığı sözdür.
*- Hiç ellerin taşı bana değmez, ille dostun gülü yaralar beni.
*- Hür olmadıkları halde, kendilerini hür sananlar kadar hiç kimse esir
olamaz.
*- Elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür.
*- Hakiki arkadaşlık sıhhatten farksızdır, kıymeti ancak elden gittikten
sonra anlaşılır.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: