İzmir Gazeteciler Cemiyeti yine bölündü
Terzi söküğünü dikemezmiş.
Yayınlanma :
12.03.2016 11:02
Güncelleme
: 12.03.2016 11:02
Gazeteciler de herkesin hakkını korur kendininkini koruyamaz.
Söylenenler hak ve hukuk sadece kâğıt üzerindedir.
Gazetecilere haklarını sadece ve sadece ‘Karaoğlan’ dediğimiz Bülent Ecevit verdi.
Kaç kez yazdım;
‘Gazetecilerin çoğunluğu sadece bin TL.’ye çalışıyor’ diye…
Birçok patron bunu da vermiyor…
‘Stajyer’ alıyor ve de bir süre çalıştırdıktan sonra işine son veriyor.
Müdürler, şefler, hatta temsilciler falan iş bilmeyenlerden oluşuyor.
Gazetecilerin kentlerinde bağlı oldukları meslek örgütleri var.
Örneğin İzmir’de İzmir Gazeteciler Cemiyeti…
Ama şöyle listelere baktığınızda gerçek diyebileceğimiz gazeteci sayısı yok gibidir.
Nedeni basit:
*- Sevgilisine bile!
Patronlar 212 Sayıyı yasadan yararlanmaları için, önce kızlarını, sonra oğullarını, eşlerini ve akrabalarını kadroya almışlar.
Sonra da akrabalarını…
Hatta şoförlerini, çaycılarını, sevgililerini…
Belki anımsarsınınız ya geçen ya da önceki yıl, İstanbul basınında gündeme gelmişti; kimlerin nasıl nerelere geldiği?
Kimin kiminle ‘göreve’ diye tatile çıktığını…
Arşiv odalarında yakalananları…
Bu bizi pek ilgilendirmiyor.
Ama iletişim fakültelerine umutla giden binlerce öğrenci ve ailesi ile geleceğimiz yönünden tüm halkımızı ilgilendiriyor.
Yalan ve asparagas denilen haberler yüzünden geleceğimiz karartılıyor.
Ne demiştik?
Adliyede, karakolda, hastanede, belediyede, vilayette, yaz kış, her türlü hava şartlarında ve kötü koşullarda habercilik yapıp gerçekleri kamuya aktarmak isteyenler resmiyette ‘gazeteci’ sayılmıyor.
Çünkü: belirttiğim gibi neredeyse hiçbirinin çalıştıkları gazetelerle işyerleriyle ‘mukaveleli’ bağlantıları yok.
*- İçleri kan ağlıyor ama elden bir şey gelmiyor
Hani birkaç gün önce, 8 Mart ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’, bizim Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ile Yunan Başbakanı İzmir’de bayan gazetecilere ‘kırmızı karanfil’ verdiler ya bu işin magazin tarafıydı.
Derinliğine girerseniz neredeyse hiçbirinin çalıştıkları gazetelerle ne mukaveleleri, ne de Başbakanlığı bağlı Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün verdiği ‘sarı basın kartları’ yoktu.
*- Oy uğruna…
Böyle olunca İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin üyelerinin neredeyse yüzde 60’ını bekle de daha fazlasını devletten maaş alanlar; TRT ve Anadolu Ajansı çalışanları oluşturuyor.
Çalışanları diyorum, eskiden sadece haber merkezlerine, yani gazetecilik yapanlara yasa gereği basın kartı veriliyordu.
Ya şimdi?
Tam bilmiyorum ama çeşitli söylentiler var…
Bazısı yönetime girmek için, İzmir’de kısa süre görev yaptıktan sonra, başka kentlere tayinleri çıkan ya da emekli olanlara bile İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne ‘Aman üye ol!’ diye davetiye çıkarıyorlar.
Bu bana neyi anımsattı:
*- Nelerini gördük!
Eskiler iye bilir:
Şimdilerde yine uyguluyorlar mı bilmiyorum.
Yemekli, ikramlı bir davet olduğu zaman, telefon zinciri çalışmaya başlıyordu:
‘Acele gel, içki de var, hediye de!’
İşte bunu yapanlar becerenler sayesinde, kulislerde şöyle konuşmalar geçiyordu:
‘Gazeteci sadece viski içer!’
Ya da ‘Tüm gazeteciler alkoliktir!’
Neden, hiç görmemiş gibi küpün içine düşecek kadar zavallı olanlar var da ondan…
Gerçek gazeteciler, ne çıkışlarda ellerine verilen paketleri alıyor, ne de yarım ağız yemeğe çağrılmalarına hep ‘Hayır!’ diye yanıt veriyor…
*- Nerede o eskiler?
Bir ara İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin üyeleri çok sıkı denetimden geçiyordu.
Balotaj dediğimiz bir kurul vardı, şartlar yasa olara yerinde olsa bile bu kurul; basın kartını bir şekilde almış kimsenin sicilini de incelerdi.
Yani patronun kızıymış oğluymuş ya da bir genel müdürün akrabası imiş hiç önemli değildi.
Emin olun şu anda İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyesi ya da yönetim kurulu üyesi olmaları bile bazıları için sadece hayal olabilirdi.
Mesleğinden ayrılan, basın kartını teslim ettiği gün ya istifasını veriyordu ya da kurullar tarafından yapılan inceleme sonucu listeden çıkarılıyordu.
Şimdi ise ‘Kabahat onun değil!’ denilerek Cemiyet Üyesi olarak tutulmaya devam ediliyor.
Benim görüşüm, zahiri nedeni var…
O da oy hesabı…
Nasıl iktidar ‘Bizden’ ya da ‘Bizden değil!’ diye ayırım yapabiliyorsa…
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetimleri de aynen böyle düşünüyor olmalı…
Hatta kendi içlerinde bile ‘öz eleştiri’ yaparlarsa, bazılarının ‘Bu onurlu görev benim için değil!’ diyebilmeli…
Bırakın İzmir ve Ege halkının tanımasını, bazı üyeler de yöneticiler de diğer üyeler tarafından bilinmiyor, tanınmıyor.
Bir kargaşadır gidiyor…
*- Son zamanlarda moda oldu!
İsmail Sivri ve Erol Akıncılar’dan sonra gelen, kongrelerde birlik, beraberlik mesajları verenlerin kısa süre sonra ikiye üçe bölünmelerine tanık olduk.
Bu nasıl oluyor?
Çünkü herkes ‘Ben’ demeye başlıyor.
‘Biz’ demeyi unutuyor…
*- Listedekileri bilmiyoruz!
Bir yıl önce İzmir Gazeteciler Cemiyeti olağan kongresini yaptı.
Beş aday vardı…
Aralarından TRT kökenli, bildiğim kadarıyla spikerlik yapmış Misket Dikmen ve ekibi az farkla öne geçti.
Misket Dikmen ve ekibi diyorum, çünkü genelde hep başkan adayları tanınır.
Listelere kimse bakmaz…
İsmail sivri’ye biliriz ama listesini bilmeyiz…
İsterse sokaktaki adam bile ‘Yönetimdeydim’ derse inanmak zorunda kalırız.
Aynı şekilde Erol Akıncılar için de, şu anda CHP İzmir Milletvekili olan Atilla Sertel için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
*- Meğer birbirlerini yiyorlarmış!
Geçenlerde, hiç beklenmedik bir zamanda birden yönetimdeki 6 kişinin, ‘Olağanüstü kongre’ kararı alarak Yönetimi düşürdüklerini öğrendik.
Dedikoduyu sevdiğimiz için çeşitli söylentiler çıktı.
Örneğin:
Satmayan gazetelerden birinin ya da bir ikisinin yönetimden yüklüce borç para istemesi gibi…
Yönetimin başının, yönetimde bazı kişilerin baskısına rağmen ‘Bunların uçan kuşa bile borcu var!’ diyerek kabul etmedi.
Üstelik daha önceden çeşitli nedenlerle borç alanların ödemede zorlandıkları ya da sözlerinde durmayıp ödemelerini geciktirmeleri gibi…
Fısıltı gazetesi iddia ediyor:
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi mahkemelik…
Mahkeme bugün yarın sonuçlanacak ve de hem yönetim hem de geçen yılki kongrede Divan’da bulunanlar iddiaya göre sıkıntıya düşecekler.
Çünkü önceki yönetimden gelenler yapılan harcamalar, ödemeler ve üyeliği düşmüş olması gereken 128 ya da daha fazla kişiye oy kullandırdılar.
Görmezden, bilmezden, duymazdan geldiler.
Üçüncü neden ise yönetim sadece ve sadece kendine oy verdiklerine inandığı kişilerle bağlantı kurdu, yanı ayırım yaptı.
Dördüncü söylenti; yapılan açıklamalar, ziyaretler olumlu karşılanmadı. Bu da yönetimdekilere baskı ya ve aralarında anlaşmazlığa düşmelerini sağladı.
Hepsinden önemlisi ise ‘Gazetecilerin Gazetesi’ olarak adlandırılan ‘Gazete Dokuz Eylül’ün hesapları…
Yani ayrı bir şirket olmasına rağmen, tüm giderlerinin İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kasasından karşılanması…
Gazeteciler Cemiyeti’nin önceki yıllardaki kıymetli menkul satışlarından kasasında bir ara eski para ile 8 trilyon gibi çok büyük bir parası vardı.
Şimdi ise bu paranın sürekli eksiye doğru gittiği de iddialar arasında.
Dilin kemiği yok herkes istediğini söylüyor ama kapalı kapılar arkasında neler konuşuluyor bilen yok.
*- Ezbere suçluyorlar
Söylendiğine göre; bazı patronlar ‘Gazete 9 Eylül’ün kapatılmasını istiyor, çünkü Resmi İlan pastasından daha fazla kazanmak zararını böylece kapatmak istiyor.
Ama kime bir bir sorarsan bu iddiayı kabul etmiyor.
Ancak şunu söyleyebilirim:
Cemiyetin finanse ettiği gazete, Basın İlan Kurumu kayıtlarına göre 36 sarı basın kartlı (Yani gazeteci) çalıştırıyor.
Bunun karşılığında kendisine yasa ile tanınan hak en azından bin baskı yapabilir.
Diğer bazı gazetelerde ise 12 kişilik muhabir kadrosu var.
Ancak devlet bunlara en azından üç bin gazete basacak ve satacaksın şartı getiriyor.
Torbalı’da, Ödemiş’te, Çeşme’de, Denizli’de, İstanbul’da, Manisa’da da şartlar aynı…
Ama bu dediğim kağıt üzerinde…
Yoksa İzmir’deki günlük gazetelerin tirajları oldukça iyi…
Çünkü sadece 10 binin üzerinde tali bayi var…
Ana bayileri bir yana bırakalım onlara birer tane gazete verilse bile sayı hemen on binin üzerine çıkar…
Zaten devlet de bunun takipçisi…
*- Hatayı kabul eden yok!
Normal Genel Kurul 2 Nisan 2015’de yapıldı.
Yani bir yıl bile dolmadan, üç yıllığına seçilenler ikiye bölündüler.
Yasa yönetimin ayda bir toplanmasını öngörüyor.
Önceki gün önce Başkan Misket Dikmen’le birlikte toplam beş kişi kendilerini haklı gösteren bir bildiri yayınladı.
Arkasından altı kişi de, yayınladıkları bildiride, ‘Bize güvenerek önemli bir emaneti teslim eden gazetecilerin hakları için ilk günden itibaren yönetim kurulunda İGC’nin menfaatleri için ilkeler ortaya koyduk ve uygulanmasını istedik’ dedikten sonra, ‘Yanlışların düzeltilmesi için defalarca yaptığımız uyarılar, değişik bir anlayışla reddedildi’ diyorlar.
Yani gemideki çatlak ilk günden başlamış ve bir yol dolmadan saksı ya da testi kırılmış…
Koltuk güzel bir şey!
Göreceksiniz aralarında anlaşamayan bu kişiler yine aday olacaklar.
Bana kalırsa; hiç kimsenin tanımadığı değil, sadece ve sadece gazetecilerden olan bir yönetim kurulmalıdır.
Yönetim 11 kişi ise 6’si gençlerden 5’i tecrübelilerden olmalıdır.
Başkan ise geçimini sadece gazetecilikten kazanan biri olmalıdır.
Yoksa adını bile yazmasını bilmeyen, gazeteleri ve gazetecileri tanımayan, gazetelerin kapısından yılda bir kez giren olmamalıdır.
Doğru, Dürüst,Duyarlı ve Dost olmalıdır…
Aynen Haber Ekspres gibi…
*- Yönetim nasıl oluşmalı?
Hiç kimsenin adamı da olmamalıdır, etkisi altında da kalmamalıdır.
Göreceksiniz; yaşamında hiçbir baltaya sap olamamışlar da, birilerinin adından yararlanarak yönetimlere girmek isteyecektir.
Zaten gidin bakın şu anda Karataş’taki İzmir Basın Merkezi de, yıllardır hiç uğramayanların uğrak yeri haline gelmiş.
Neden?
Kurt puslu havayı sever de ondan…
Bu yönetimin hatasını söylediği için Disiplin Kurula kararı ile bir yıl uzaklaştırılan ustalar var. Her biri en azından 50 yılını bu mesleğe vermişler. Yani arada başka iş yapıp dönmemişler. Ya da kimseye sırtlarını dayamamışlar. Örneğin Önder Sümer, Mehmet Ali Okumuş, Murat Eştürk ve Fazlı Oğuzhan gibi…
Bunların her biri basının abidesi….
Doğruları söyledikleri ve hiçbir menfaatleri olmadığı için nasıl ‘kesin ihraç’ nedeniyle disipline verilebiliyorlar?
Bu da ayrı bir konu…
***
GICIK
*- Şiddet gören kadınlar için sığınma evleri yapılacağına şiddet gösteren erkekler için hayvan barınakları yapılsın.
*- İzmir’de o din bu din yok! İzmir’de kadın erkek ayrımı yok! İzmir’de dostluk ve kardeşlik ile insan olmak var.
*- Eğer IMF’ye borç verecek durumdaysak neden Avrupa’dan 3 Milyar Avro’ya 2a milyon göçmen alıyoruz? Yok fakirsek Düzce belediye başkanına neden son model Audi alıyoruz?
*- Bir insanın bİr insana verebileceği en ölümsüz hediye sevgidir.
*- Suriye’de yaşayanlar neden ülkesinin güvenli bölgelerine çekilmek yerine Türkiye’ye kaçıyor?
*- Kadın ne kadar güzelse o kadar yalnız, ne kadar zorsa o kadar hayalleri yıkılmış, ne kadar ağır başlıysa o kadar kırılmıştır.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: