Bunlarda insaf yok!
Bir tıktan ne olur?
Yayınlanma :
27.04.2016 16:30
Güncelleme
: 27.04.2016 16:30
Ben söyleyeyim: Trilyoner olunur...
Atalarımız boşuna ‘damlaya damlaya göl olur!’ dememişler.
Hani iki elma, üç yumurta satmak ve helal kazançla bu kesinlikle olmaz.
Ama tıklatarak olunur...
Nasıl mı?
Aynen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde olduğu
gibi...
Hekimlerin, yani bilim adamlarına yapılanları duyarsanız şaşarsınız.
Onca hastaya bakıp, geleceğin doktorlarına ders verip, ardından zorlu
ameliyatları yaparak hastaları şifaya yani sağlığına kavuşturan Doç. Dr.
Ortopedist Mehmet Erduran’ın ağzından, bazılarının nasıl zengin
olduğunu nakledeyim:
*-
‘Ameliyatlarımı başarı ile bitirmiş dinleniyordum.
Bu arada çok önemli bir bilimsel makaleye dalmıştım.
Bilgisayar açık, arada maillere bakarken, PTT’nin mesajı geldi.
Boş bulundum, gayri ihtiyari parmağım ‘evet’e dokundu ve olan oldu.
İstek dışı otomatiğe bağlanmış bir hareketti bu.
Hemen o saniye zaten dolandırıcıları hissettim ama geri dönüşü yoktu.
Biliyorsunuz yanlış hareketlerde bilgisayar ve uyarı yapar.
Bunlar öyle bir sistem kurmuş ki, senin her anını biliyorlar.’
Evet değerli bilim adamımızın dediği gibi, bu dolandırıcılar, sahtekarlar,
üçkağıtçılar, neredeyse nefes sayımızı bile nasılsa biliyorlar.
Aynı zamanda ameliyatlarını tamamlayıp, dinlenmeye çekilen beş
profesör ve doçente aynı zamanda, yani bilgisayarlarını açtıkları anda
benzer mesajları gönderiyorlar.
Çünkü artık yorgunluktan bitkin bir halde olduklarını ve akıllarından
sadece hastaları geçtiğini öğrendiklerinden, kötülük geçmediğini
bildiklerinden, iyiliklerinden yani zaaflarından yararlanıyorlar.
Düşünün bir saniyede, yani bir tıkla, bilgisayar üzerinden 900’er liradan 5
bilim adamımızdan 4 bin 500 TL’yi kendi hesaplarına alabiliyorlar.
Bildiğim, öğrendiğim bu...
Aynı anda acaba kaç bilim adamımızı bu şekilde dolandırıp, vergisiz,
temiz para kazanmışlardır.
Bu bir dakikalık bir iş değil...
Gün boyu süren ve binlerce insanımızı içine alan bir organize olay..
Büyük soygun...
*- Tanıdığım profesörler de var!
Evet, bu internet ve telefon dolandırıcıları bildiğiniz gibi hep Doç. Dr.
Mehmet Erdoğan gibi önemli kişileri seçiyorlar.
Çünkü bunların aklında kötülük yok.
Hep insanlık ve insanlarımız için çalışıyorlar.
Ailelerini ve çocuklarını bile bizler için ihmal ediyorlar.
Okumuşsunuzdur...
Çoğu zaman emekli olduktan sonra, ilk özür diledikleri eşleri ve çocukları
olur, ‘Sizi zaman zaman ihmal ettim!’ diyerek yakınırlar.
Çünkü hep işlerini en iyi şekilde yapmak için kendileriyle mücadele
halindedirler.
Yakından biliyorum bu eli öpülesi insanlarımızı...
*- Sadece para değil!
Yalnız Doç. Dr. Mehmet Erduran değil...
Aynı dakikalar içinde, Sadece aynı servisten belirttiğim gibi dört bilim
adamımız daha benzer şekilde dolandırıldı...
Ve de, işin daha da kötü yanı, bilgisayarları çöktü...
Yani yeniden format atılıp normala dönünceye kadar hastaların bilgilerini
takip etmeleri imkânsız.
Hasta muayene etmeleri, reçete yazmaları da...
Zarar sadece öğretim üyelerinin 900 TL.’lerinin gasp edilmesi değil...
Hastaların da acıyla baş başa bırakılmaları...
Sağlık işlerinin aksaması...
*- Ciddi şekilde ele alınmalı!
Bunlar, yani dolandırıcılar bulunamaz mı?
Bunlara erişmek, tepelerine binmek, adliyeye göndermek imkansız mı?
Sanmıyorum...
Bilişim suçlarıyla ilgilenen birimler var...
Birçok uzmanımız var...
Hani yetkililer, bazılarının ‘tepelerine bineceğiz, inlerine gireceğiz!’
diyorlar ya, biz de bu dolandırıcıların kafalarına balyoz gibi vurulmasını
istiyoruz.
*- İstenirse yakalanırlar...
Bir hesaptan para nasıl çalınır?
Bir hesaptan diğerine aktarılarak değil mi?
Yani bunların, dolandırıcıların hesabı belli değil mi?
Her kesin kimlik bilgileri de hesapları da açık ve net...
Örneğin Maliye, yasaya uygun ya da yasaya aykırı bilmiyorum ama
bildiğim tüm banka hesaplarını istediği an kontrol edebiliyor.
Polis te mahkeme kararıyla her türlü erişimi sağlayabiliyor.
Öyleyse neden duruluyor?
İşte isim veriyorum:
PTT adına yapılan soygun’dan...
*- Markaların isimleri kullanılıyor
PTT çok önemli bir kurumumuz...
Onlar bile isterlerse adlarına dolandırıcılık yapanları yakalama şansına
sahipler.
Bir ara bir tanıdığımın hesabına girenler, KOÇTAŞ adını kullanarak çok
dostumuzu benzer metotla soymuşlardı.
Bunların verdikleri telefon da, hesapları da belliydi...
Yani yakalanmaları bence an meselesiydi.
Müşterisi olduğum, Türkiye’nin en önemli müesseslerinden KOÇTAŞ
yetkililerini uyardım.
İlgilendiler...
Verdikleri yanıtta, ‘Avukatlarımız, adımızın kullanılarak yapılan
dolandırıcılık olayını soruşturuyorlar!’ dediler.
Sonuç ne oldu bilmiyorum...
Herhalde, eldeki bilgiler dahilinde suç örgütüne yaklaşılmış ve sanıklar
Adliye’ye verilmiştir...
* - Nasıl öğrendim?
Her zaman açıkça söylüyorum:
Benim hastanem; Balçova’da 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi.
Sağlık konusunda İlk tercihimi hep ‘9 Eylül’ üzerinde kullanıyorum.
Herhalde bunda birkaç önemli neden var:
Birincisi insan ve sağlığının önemini kavramış yöneticilerinden oluşması.
İkincisi çıkar ilişkilerinin bulunmaması.
Üçüncüsü; hekimlerinin güvenilir olması.
Dördüncüsü; Rektör Prof. Dr. Mehmet Füzün’den, Başhekim Prof. Dr.
Can Karaca’ya, geçen ay emekli olan Dekan Prof. Dr. Tülay Canda’dan
yerine geçen yardımcısı Prof. Dr. Gamze Çapa Kaya’ya kadar hepsi dost
canlısı, iliklerine kadar yardım duygusuyla dolu olmaları.
Sıralamayı çok madde ile sürdürebilirim.
*- Çok önemli bir Ana Bilim dalı...
Önceki gün ziyaretlerime Ortopodi kliniğinden başladım:
Bu servis; günlük yaşamda ve spor performanslarında sık olarak
karşılaşılan eklem yaralanmalarına, modern artroskopik cerrahi
tekniklerle çözüm getirilebiliyor.
Sadece dizde değil, omuz, ayak bileği, dirsek, kalça, el bileği gibi birçok
eklemdeki zedelenmeler, tamamen kapalı olarak yapılan ve hastaların
çok kısa sürede günlük hayatlarına dönmesine izin veren artroskopik
cerrahi yöntemleri ile çoğu zaman yatışa bile gerek kalmadan tedavi
ediliyor.
*- Çoğumuzda vardır...
Eklemlerin yaşlanması olarak tanımlanabilecek, artroz (kireçlenme)
hastaları, robotik teknoloji eşliğinde, özel navigasyon sistemleri ve
bilgisayar yardımıyla yapılan total eklem protezi ameliyatları sayesinde,
ameliyatın ertesi günü yürümeye izin verilecek şekilde tedavi ediliyor.
Artan insan ömrünün, hareket özgürlüğü ile ağrısız geçirilmesini,
fonksiyonelliğin artmasını ve konforu amaçlayan protez ameliyatları,
vazgeçilmez olarak ultrasteril ameliyathane şartlarında gerçekleştiriliyor.
Omurga kırıkları, enfeksiyonları, tümörleri, doğuştan veya sonradan
oluşan eğrilikleri de, en iyi şartlarda modern cerrahi tekniklerle başarılı
şekilde tedavi ediliyor.
*- PTT’nin adını kullanmışlar
Benim sağlam tarafım yok gibi...
Kireçlenmeleri ve de ayak baş parmağımdaki sıkıntıları da bu servis
çözüme ulaştırdı.
Doktorum Doç. Dr. Mehmet Erduran’a teşekkür etmek için uğradığımda,
derste idi...
Geleceğin doktorlarını yetiştiriyordu.
Bekledim...
Sanıyorum öğlene doğru dersten çıktı, alel acele bu kez ameliyathaneye
koşarcasına gidiyordu.
Ayaküstü, ‘Nasılsınız?’ diye sorduğumda, ‘üzücü’ haberi aldım...
Sakın yanlış anlamayın...
Bu üzücü haber, hastalık ya da sağlıklı ilgili değildi.
PTT ile gelen haber de değildi...
Bu ‘PTT’nin adını kullanarak yapılan bir dolandırıcılıktı...
Geçen hafta akşam saatlerinde bir yandan yorgunluk atmak, diğer
yandan tıptaki gelişmeleri takip etmek için bir makaleyi okurken, diğer
yandan da açık bilgisayarda maillerini takip eden Doç. Dr. Mehmet
Erduran’ın gözüne PTT’den gelen bir elektronik posta takılır.
Bazı bilgiler istemektedir, PTT...
Bunlar için de, ‘evet’ e basması gerekmektedir.
Bir yandan ameliyatların yorgunluğu, diğer yandan bilimsel makaledeki
önemli bilgiler, diğer yandan hastaların ve yakınlarının istekleri ile değerli
bilim adamımız istem dışı bir hareketle ‘evet’e tıklar...
Ve o anda, dolandırıcıların ağına düşmüş olur...
Bir tık ile bir saniyeden az sürede hesabından 900 TL. alınmıştır.
Yani çalınmıştır...
Bununla kalsa iyi...
Bilgisayar kilitlenir, hecklenir ve tüm önemli bilgiler silinir...
Öylesine namussuz ve organize kişilerdir bunlar.
*- Bilgileri nereden ve nasıl buluyorlar?
Aslında yazıya ‘Dolandırıcılar bir tık yakınımızda!’ diye başlayacaktım.
Sonra da PTT gibi, Koçtaş gibi, bankalarımız gibi, şehitlerimiz ve
Mehmetçiklerimiz gibi kurum ve kutsal insanlarımızı kullanarak ‘çok
rahat’ bir şekilde trilyonlar kazanıyorlar’ diyecektim.
Ama bunu bilmeyenimiz yok ki!
*- Hastaneyi değiştiriyor!
Çok üzüldüğüm için, Başhekim Prof. Dr. Can Karaca’yı ziyaret edip,
hastanede yaptıkları iyileştirmeler için teşekkür edemedim.
Ayrıca; nasıl hastaları dolandırıcılara karşı uyarıyorlarsa, hekimleri de bu
tip dolandırıcılıklara karşı bilgilendirsinler, diyecektim.
Prof. Dr. Can Karaca, şu anda Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğüne de
aday.
Prof. Dr. Mehmet Füzün, iki dönemi tamamladığı için yasa gereği aday
olamıyor.
*- Sizinle tanıştırayım
‘Ben, içimizden biri’ diyen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Can Karaca’yı, kendi ağzından sizinle
tanıştırayım:
‘Varlığım belirlenirken 1919 ve 1923 gibi tarihimizin kırılma noktalarıyla
çakışan yıllarda doğan babam ve annem rol almakta…
Bir öğretmen ile ev hanımı çiftin, beşinci çocuğu olarak 1954 yılında
Ankara’da hayata başlamışım.
Bir öğretmen çocuğu olarak evde okumayı, okutmayı ve değerlerimizi
öğrendim...
Kardeş kalabalığı ile paylaşmayı, birlikteliği, dayanışmayı, gücü ve ortak
başarıyı tanıdım…
Annemin hangi hasleti bana ne kattı?
‘Her şeyimi’ derim kısaca.
1972 Yılında Ankara Tıp’a başlayana dek ‘evin en küçüğü’ idim.
Büyüdüm ya da ben istemesem de büyümek zorunda kaldım.
İçten içe ‘hekimlik meslektir, yok yaşam biçimi’ derken bu biçimlerden
birisi olan plastik cerrahlık sardı içimi ve kendimi okulu bitirir bitirmez
Hacettepe Tıp’ta Plastik Cerrahi ihtisasında buldum, ver elini bir altı yıl
daha dedim ömrüme.
Yıl 1984 plastik cerrahi uzmanı oldum.
*- Bıkıp, usanmaz...
Ülkemizde Ankara, İstanbul, İzmir dışında yerler de var.
Gidip görmeyen, çalışmayan ama atıp tutanlara nazire edeyim; ben
gittim, yaşadım, çalıştım, tedavi ettim.
Mecburi hizmet ve askerlik yaptım en iyisinden.
Yanıklı bir hastanın hasarlı derisini defalarca ameliyat edip onu mutlu
görmek, doğuştan yarık damak- dudaklı bir çocuğa yaşam şansı vermek
benim işimin tamir tarafı oldu, ayrıca estetik kaygıları da gidermek işimdi
yıllarca…
*- Tanıdığım için mutluyum...
Bu işin iyisi ve gelişimin en sağlıklısı üniversite ortamı, çağırıyordu
beni… Bu olanağı bulunca tekrar eğitime ve gelişime devam etmek için
1991 yılında Dokuz Eylül ailesine katıldım.
Akademik kariyeri, gelişimi ve yapılanmayı burada tanımaya başladım.
1994’te Doçent, 2000’de Profesör oldum.
Gördüklerim, yaşadıklarım ve ürettiklerime ek olarak yönetsel görevlere
ısınmam da bu sıralarda başlar.
Farklı görevlerde bulundum.
Her bir farklı görevim sürecinde edindiğim yaşam kadar değerli
deneyimlerle son altı yılda Üniversitemiz Genel Sekreter Vekilliği ve son
olarak da Üniversite Hastanemiz Başhekimliği görevini yürütmekteyim.
Her insan gibi, her birimiz gibi normal olarak acılarım oldu, unutmaya
çalıştım. Başarılarım oldu, keyifti, yaşandı bitti…
Yola çıktığım günler çabuk geçti ama arada bir durakta, eş edindim
kendime…
Tıp Fakültesinden sınıf arkadaşımla beraber aynı yoldayız otuz altı
yıldan beri…
Çocuklarımız oldu iki badem gibi, hatta bir badem içi katıldı yaşamımıza
2009’da torunum Zeynep...
*- Neden destekliyorum?
Bende emeği olan çok insan oldu bu güne kadar…
Yaşayan, yaşamayan ama bende birer parçası olan bir modüler yapı…
‘iyi organize, sorunsuzsa sonsuza programlı ama sonlu bir canlı yani
İNSAN’ makinesinde her parçam etkileşti tüm çevremle…
Hepsine minnettarım…
Her köşeden, her yaşamdan, her deneyimden oluşan bir bütünüm ben.
Sizlere, hepimizden biri olduğumun hikâyesi bu.
Sevgilerimle….’
İşte ben de açık sözlü, mert ve dost insan Prof. Dr. Can Karaca’yı
destekleyenlerdenim...
Tabii ki bu arada henüz öğrenmediğim diğer aday adaylarının da
kariyerlerine bir laf edemem...
*- Çocuklarla el ele
El Ele Çocuk Projesi Gönüllülerinin, Ege Üniversitesi Onkoloji
Bölümünde tedavi gören çocuklar için yürüttüğü yardım kampanyasına,
Becker 35 Albatros yöneticilerinden ve oyuncularından büyük destek
geldi.
Onkoloji Bölümünde yatan çocukların etkinliğine, Becker 35 ASK
Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Kebir, Altyapılar Genel Koordinatörü Nezihe
Akdeniz, Yıldız Kız Takımının Milli Oyuncuları Aze Otman ve Hayrünnisa
İnce katıldı.
Çocuklar için daha önceden hazırlanan özel, renkli yastıkları yetkililere
teslim eden kulüp yöneticileri daha sonra palyaçolar eşliğinde çocuklarla
oyunlar oynayıp, şarkılar söyledi.
***
GICIK
*- Anneler ve psikologlar bilir; çocuğun çok fazla oyuncağının olması
dikkatini dağıtır, odaklanmasını zorlaştırır. Uzmanlar, ‘Çoğu zarar, azı
karar’ diyor.
*- Bazısı tanıdığın gibi kalmıyor, bir gün bakıyorsun sıcacık, bir gün
bakıyorsun buz gibi. Bazılarının mevsimler gibi değiştiğini fark ediyorsun.
*- İnsanlar bir şeyi elde etmek için çabalar. Elde edince bir kenara atar.
Gerçek değerini ise iş işten geçince anlar.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: