Sadece ‘üzüldük’ o kadar!
Yayınlanma :
04.09.2015 10:39
Güncelleme
: 04.09.2015 10:39
Tam zamanı...
Tekrarlamakta yarar var...
Bir süre önce Çeşme’de Öğretmen Nurten Yelken ile Kimya Mühendisi Gülnihal Özek’in misafiri iken duyduklarım öğrendiklerim tüylerimi diken dikin etmiş, uyutmamıştı.
Dedikleri şuydu:
‘Kemeraltı’nda Suriyelilere işe yaramaz, hatta su alınca ağırlaşarak batan can yelekleri satılıyor!’
Yani göçmenler, yeni hayat arayanlar, organizatör denilen kişiler tarafından son kuruşlarına kadar soyulduktan sonra, bilinçli olarak ölüme gönderiliyordu.
Zaten Yunan Hücumbotları unu bir süredir uyguluyor...
Hitler’in düşüncesi:
‘İşe yaramayanı öldüreceksin...’
Ya da ölsün...
Bu sistemi tarihte benimseyen çok ülke olmuştur...
Vebalılar, cüzzamlılar, hatta zayıf ve cılız olanlar hep ölüme gönderilmiştir.
Kimisi uçurumdan atılmış, kimi hayvanlara yem yapılmış...
Ama ya zamanımızda?
Çocukları da ölüme taşıyorlar
İşte dün sabah saatlerinde boğularak ölen Aylan ve Galip kardeşler...
Anne, baba ve üçüncü kardeşleriyle organizatörün temin ettiği botla denize açıldılar.
Amaçları diğer 12 kişi ile birlikte Yunanistan’ın Kos adasına çıkmak ve oradan ver eline Avrupa...
Sanki Avrupalı onları bekliyordu...
Çiçekle karşılayacaktı...
Türkiye’de olduğu gibi devlet yardımı alacaklar, zengin olacaklardı.
Geride kalan akrabaları gibi olmayacaklardı...
Ve biraz açılınca acı gerçek ortaya çıktı...
Organizatör, bota aldığı kaçakların can yeleklerini çıkarmasını istedi.
Zorla gerekeni yaptırdı.
Zaten su yiyince batan sözde can yeleklerini de denize attı.
Ve nasıl olduysa çoğu kez olduğu gibi bot su aldı ve battı...
Sistem hep aynı...
Bu arada yine Çeşme’ye döneyim...
Tesadüfen tanık olduğum olayın sabahını anlatayım:
Ta uçta...
Ontur Otel’in bulunduğu yerde...
Kıyamet kopmuş ve vatandaşların tepkisi üzerine kaçak göçmenler ile organizatörler kaçmıştı...
Botlar orada kaldı...
O da ne?
Botlar delinmişti...
Yani denize açıldıktan sonra yavaş yavaş su alacak ve bir iki mil sonra batacaktı...
İşte vicdansız, Allahsız, inançsız, gözleri para bürüyen, insanları kurbanlık olarak görenlerin düşüncesi...
Biri şöyle demişti:
‘Bunlar zaten vatan haini memleketleri, gelecekleri için öleceklerdi. Kaçtılar. Bunları ne Suriye istiyor ne de Avrupa... Sadece Türkiye besliyor...’
Düşünceye bakın...
Hitler ya da ne bileyim Kartacalılar gibi mi düşünüyorlardı, bu ikinci dünyalarında...
Bunu en iyi Oktay Gökdemir Hoca bilir...
Özetle: ‘Bot su aldı, battı!’ tümcelerine inanmayın...
Bırakın ağlayıp, sızlanmayı...
Şimdi herkes çocukların cesedini görünce timsahın gözyaşını döküyor....
Hadi beyler, hanımlar...
Pamuk eller cebe...
Bunlar için dernek de var, aş veren kuruluşlar da...
Bir daha böyle sahne görmek istemiyorsanız, istemiyorsak hiç olmazsa bu derneklere bağış yapalım...
Çaresizlik içinde, umut ve yeni yaşam arayanlara destek çıkalım...
Halkımızı aldatmayalım
Ha sahi Avrupa, ya da dünya diyoruz ya...
Hepsi faso fiso...
İnanmayın...
Hafta sonu Bodrum’da idim...
Kimse kimsenin umurunda değil...
Daha önce, uzunca sayılacak bir süre ise Avrupa’da idim...
Onların hiç ama hiç umurunda değil...
Özellikle Almanya’da ise büyük tepki var...
Denizde boğulmayıp gelenleri kendileri ‘ateşe vererek’ öldürecek kadar hırslılar...
Ama ‘Kobani’ de Kobani’ diye tutturan PKK’lılar hemen her kentte öyle reklam yapıyorlar ki, sanki Türkler işgalci ve işkenceci...
Biraz da kahpece vurulan, şehit edilen askerimize, polisimize, gencecik fidanlarımıza üzülelim...
Belediyelerin, kamu kuruluşlarının paralarıyla eğlenceler düzenleyip, paralarımızı çar çur etmeyelim...
İşte gerçek yüzleri
Görmesem, anlatsalar inanmam...
PKK’lılar açık bir şekilde kentlerin merkezlerinde gösteri yapıyor, çadırlar kuruyor, gelip geçene Türklerin vahşetini (!) anlatıyorlar...
Geçenlerde Münih’i yazmıştım...
Daha ne diyeyim?
Şunu unutmayın...
Sadece ve sadece biz üzülüyoruz, sıkılıyoruz, uykularımız kaçıyor...
Bunlara ve Türkiye’ye yapılacak en büyük iyilik, sağlık muayeneleri yapılıp, karınları doyurulduktan sonra, otobüslerle değil, uçaklarla ülkelerine teslim etmek...
Yıllar önce Ruslar’a verdiğimiz sığınmacılar gibi...
Belki bir gün bu acıklı serüveni de anlatırım.
Yaraya tuz basarım...
Organizatörden beterler!
Yine bir hatırlatma yapayım...
İzmir’de olduğu gibi her yerde...
‘İşçi pazarı’ gibi ‘Suriyeli pazarları’ kuruluyor...
Bundan haberi olmayan yoktur, sanıyorum...
Ve işverenler, patronlar, sanayiciler, buradan aldıkları Suriyelileri ya da göçmenleri, bir öğün yemek parasına köye gibi çalıştırıyorlar.
Canlarını çıkarıyorlar...
Vicdan bu mu?
Çaresizlik içinde kıvranan insanları belki her gün bu şekilde kullanarak yavaş yavaş öldürüyorlar.
Bunlar Türkler’i, yani bizleri severler mi?
Ya kadınların durumu....
Bu rezilliği anlatmayayım....
Bir parça ekmek karşılığı bunlardan yararlanmak isteyenler...
Reziller...
Utanmazlar,
Allahsızlar...
Bunların Avrupalı Ateistlerden ne farkları var?
İnsan yaşamında bir kere ölür...
Bunlar her gün ölüyor...
Gün eğil ama yarın yine ölecekler...
Bu kez bir başkası, başkaları denizde boğulacak...
Bundan haberimiz bile olmayacak.
Ancak bir gazeteci çıkar fotoğrafını çekerse, biri bunu sütununa taşırsa, ‘Yazık!’ diyeceğiz o kadar...
Olayların perde arkasını, geçmişi, geleceği düşünmeden...
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
                    
        
                                
                                
                                
                                
                                
Yorumlar
Kalan Karakter: